Resmi instagram sayfamızdır

4 Şubat 2016 Perşembe

Ayrılık

                              
             
Tam göğsünüzün ortasında bir yeriniz acıyacak...
Evinizin sizi içine sığdıramayacak kadar dar olduğunu fark edeceksiniz...
Sokağa fırlayacaksınız...
Sokaklar da dar gelecek....
Tıpkı vücudunuzun yüreğinize dar geldiği gibi...
Ne denizin mavisi açacak içinizi, ne pırıl pırıl gökyüzü...
Kendinizi taşımayacak kadar çok büyüyecek, bir yandan da kaybolacak kadar  küçüleceksiniz...
Birileri size bir şeyler anlatacak durmadan....
'Önemli olan sağlık.'
'Yaşamak güzel.'
'Boş ver, her şey unutulur.'
Siz hiçbirini duymayacaksınız...
Gözyaşlarınızdan etrafı göremez hale geleceksiniz.
O’ndan ölmesini isteyecek kadar nefret edecek, az sonra kollarında ölmek isteyecek kadar çok seveceksiniz...
Hep ondan bahsetmek isteyeceksiniz...
'Ölüme çare bulundu' ya da 'Yarın kıyamet kopacakmış' deseler başınızı kaldırıp 'Ne dedin?' diye sormayacaksınız...
Yalnız kalmak isteyeceksiniz...
Hem de kalabalıkların arasında kaybolmak... İkisi de yetmeyecek.
Geçmişinizi düşüneceksiniz... Neredeyse dakika dakika... Ama kötüleri atlayarak...
Onunla geçtiğiniz yerlerden geçmek isteyeceksiniz.... Gittiğiniz yerlere gitmek...
Bu size hiç iyi gelmeyecek... Ama bile bile yapacaksınız.
Biri size içinizdeki acıyı söküp atabileceğini söylese, kaçacaksınız...
Aslında kurtulmak istediğiniz halde, o acıyı yaşamak için direneceksiniz.
Hayatınızın geri kalanını onu düşünerek geçirmek isteyeceksiniz...
Aksini iddia edenlerden nefret edeceksiniz...
Herkesi ona benzetip...
Kimseyi onun yerine koyamayacaksınız...
Hiçbir şey oyalamayacak sizi...
İlaçlara sığınacaksınız... Birkaç saat kafanızı bulandıran ama asla onu unutturmayan... Sadece bir müddet buzlu camın arkasından seyrettiren...
Bütün şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek... Boğazınız düğümlenecek,dinleyemeyeceksiniz...
Uyumak zor, uyanmak kolay olacak...
Sabahı iple çekeceksiniz... Bazen de 'Hiç güneş doğmasa' diyeceksiniz.
Ne geceler rahatlatacak sizi ne gündüzler...
Ölmeyi isteyip ölemeyeceksiniz...
Belki çivi çiviyi söker diye can havliyle önünüze çıkana sarılmak isteyeceksiniz... Nafile... Düşüncesi bile tahammül edilmez gelecek...
Rüyalar göreceksiniz, gerçek olmasını istediğiniz... Her sıçrayarak uyandığınızda onun adını söylediğinizi fark edeceksiniz...
Telefonun çalmasını bekleyeceksiniz... Aramayacağını bile bile... Her çaldığında yüreğiniz ağzınıza gelecek... Ağlamaklı konuşacaksınız arayanlarla...
Yüreğiniz burkulacak....
Canınız yanacak....
Bir daha sevmemeye yemin edeceksiniz.
Hayata dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek içinizden...
Onun sesini bir kez daha duymak için yanıp tutuşacaksınız... Defalarca aradığı günlerin kıymetini bilmediğiniz için kendinizden nefret edeceksiniz...
Yaşadığınız şehri terk etmek isteyeceksiniz... Onunla bir gün bir yerde karşılaşma umudu... Bu umut sizi gitmekten alıkoyacak...
Gel gitler içinde yaşayacaksınız...
Buna yaşamak denirse...

Razı mısınız bütün bunlara?
Hazır mısınız sonunda ölüp ölüp dirilmeye?
O halde aşık olabilirsiniz!..
 
                                                                                 BURAK UNCU

10 Ocak 2016 Pazar

Geçmişe ithafen son söz

    Siz hiç ihanete uğradınız mı ? En güvendiğiniz kişiden, beklemediğiniz bir anda derinden  yaralandınız mı ? Peki ya siz hiç bir zaman hiç kimseye güvenemeyeceğinize anladınız mı ? ve en kötüsü siz hiç insan olduğunuzdan utandınız mı ? Bu saydıklarımın hepsi birkaç haftadır yaşadıklarımın konu başlıkları aslında. Gün geçtikçe sorular cevapsız kalmaya devam ederken, zaman hafif bir ağrı kesici gibi rahatlatıyor artık içimi. İlk günkü gibi değil artık hiçbirşey. Hani derler ya zaman herşeyin ilacıdır diye , gerçektende zaman herşeyin ilacıymış.Hepsinden önce gün geçtikçe  olgunlaştırıyor insanı. Hatta şimdi  hayatımdaki değişimler yavaş yavaş kendini göstermeye başlamışken , cevapsız sorular artık kendini acı veren tecrübelere bırakıyor. Ve gün geçtikçe sorular kendini kişisel cevaplara ve nefrete devrediyor.

  Çoğu kez soruyorum kendime, o kadar çok güvendiğim  insan bir anda mı şeytan oldu, yoksa hep mi şeytandı. Yoksa gözlerim yanındayken perdeli miydi ?  acaba yanımda iken göremiyor muydum yanlışlarını ? Hala sorularla dolu aklım. Ama tek bildiğim bir gerçek var ki oda güvenim herkese 0. Geçmişte göz ardı ettiğim minik sorular şimdi kafamda puzzle misali birleşiyor. Sevgi dolu kalbim artık ona karşı nefretle atıyor. Peki  ya nefret evresinden sonra ne olacak ? diye sorsak; o zaman geldiği an hiç bir kötü şey kalmayacak ona karşı. Sadece, bana bıraktığı acı ama bir o kadarda ileri ki yaşamımda  hayatımı o zaman olumlu etkileyecek güzel deneyimler. Tabi ki bunların yanında hiç bir insana güvenmemek gerektiği de cabası.Bunu saymıyorum artık. Ama şu varki ilk günden beri değişmeyen tek şey bu yazıları yazarken kulaklığım ile dinlediğim müziğim. Duygularımın betimi anahtarım benim o ya , onsuz olmaz :)

  Eski bir arkadaşımın çok güzel net bir sözü var. "Herkes kendine yakışanı yapar." Bu aralar ne kadar da doğru olduğunu anlıyorum ve son olarak bu kötü yazımı son sözümle bitirmek istiyorum. Ben onu farklı sanmıştım ama oda diğerleri gibi kendine yakışanı yaptı. İntikamını aldı....

                                                                   BURAK UNCU


Dipnot: Şuan bu yaşananlara rağmen mutsuz muyum ? Tabikide eskisinden dahada  MUTLUYUM. Yere düşmek hiçbir zaman benim için  sıkıntı olmadı, ben comeback  adamıyım unuttun mu :) 

Bonus:

                                                                  

8 Ocak 2016 Cuma

Gel Bakalım Başımın Tatlı Belası İki Lak Lak Edelim

             


              Bugünde senin şerefine içelim be yalnızlığım.Bugünde kadehler senin şerefine kalksın masadan.Beni bu hayatta hiç tek bırakmadığın için iyi ki varsın diyorum kadehi kaldırırken yalnızlığıma ...
            Bazı zamanlar canımı çok sıksan da yinede senden vazgeçemiyorum nedense.Sanki senden vazgeçersen hep bir yanım eksik kalacak gibi hissediyorum.Kendimi hatırlaya bildiğimden bu yana hep yanımdasın şimdi ben senden vazgeçmeyi nasıl düşünebiliyorum,buna anlam veremiyorum...
            Sen benim en sadık dostumsun,şimdi söyle bana insan dostlarını da bırakırsa sonu ne olur?
Senle baş etmesi de zor ne yapabilirim ben senle inan bilmiyorum.Bugüne kadar olan hayatıma dair her şeye şahit olan da sensin ama yinede en çok beni sen üzüyorsun sadece bunu bilmeni istedim.Sana alışmam zaman alıyor ama zamansa her şeyi...



                                                                                              SUAT KARAKOÇ

7 Ocak 2016 Perşembe

Hatıralarımızdan Ne Kaldı Şimdiye Dair






Rakının o eşssiz kokusu bıyıklarımın üzerindeyken,sen hâlâ benim burnumun ucunda güzel güzel kokan bir karanfil çiçeği gibisin.Bir o kadar güzel ve narin çehrene kavrayıp ,bakarım diye korkarım.Ben burda yanlızlığımla baş başa iken sen şimdi çevrendekilere gülücükler saçarak mutlu olabilirsin...

Sorarım kendime o yıkık şehirlerden tekrardan nasıl güzel şehirler oluşturabiliyorlar diye . Bir gün eminim biri
çıkıp bu harabe yeri güzelliklerle donatıcak.İşte o gün o harabe şehirden eskiye dair hiçbir hatıra kalmayabilir...
Biri o yıkık şehri olgunlaştıracak o zaman korkarım ki olgunlaştıktan sonra çevresindekileri kaybetmesin.İnanıyorum böyle birşey olmıyacak ama olursa da o şehir artık kendi olmaktan çıkmış demektir
diyebiliriz.İnsan bazı olayları aklından silmeyi düşünür ,işte bu yüzdendir ki o harabe şehirde değiştirilmek istenenler değişsin diye insan kendini kaybetmemelidir ve özverili olmalıdır.



                                                                                                                                   SUAT KARAKOÇ




1 Ocak 2016 Cuma

Ankara

                                        
 Hadi dertleşelim be Ankara. Anlatsana biraz bu kadar karmaşık göründüğün halde , bu kadar çirkin durduğun halde , hiç bir özelliğin olmadığı halde niye şimdi bana bu kadar yakın geliyorsun ha? Niye bu kadar aşığım ışığına, sessizliğine , soğuğuna ve ayazına ? Hadi be  söylesene Ankara bu hengamede bile niye bu kadar rahatsın, huzurlu sun ve bir o kadarda bana duygusalsın ? Karşında bile böyle bakarken sana, ağlarken karşında neden bu kadar sakinsin be Ankara. Hiç mi anlamıyorsun seni ne kadar sevdiğimi. O soğuk benzinin arkasında ne zaman bu kadar katılaştın ha? Özledim be Ankara. Bana seni seviyorum demeni özledim. O kadar karmaşık sın ki  ışıkların ile yorulur oldu artık gözlerim. Nerede o neşeli gözlerin, nerede o bana kıyamayan bakışların, nerede o sarılışların. Söyle Ankara söyle ne yaptım sana ha söyle!!!. Bu kadar mıydı sevgin. Bulmuşsun kendine bir bahane arkamdan konuşur olmuşsun. Artık mutlu etmiyormuşum seni ha. Çok üzdüm dimi seni Ankara. Haklısın sokaklarında gezerken üzdüm seni dimi ? Oysa seninleyken çok mutluyum derdin bir zamanlar bana. Dur ben biliyorum senin bana niye kızdığını; Karabük'ü kıskandın dimi. Hala yediremedin kendine oraya gitmemi. Haklısın seni terkettim bir süre. Ama hep bir ayağım buradaydı. Oysa hep senindi bir tarafım ama sen o tarafımı hiç göremedin. Sen hep diğer tarafta duran ayağımla ilgilendin. Yoruldum be Ankara yoruldum. Şu sıralar hep ağlamaklı bu gözler ama varya hiç bırakamadı  gözyaşlarını toprağına.. Karnımda göğsümde bir yanma var. Annem miden'dendir diyor ama aslında oda biliyor sebebini de işte ana yüreği söylemiyor geçiştiriyor.Vay be ne hallere düşmüşüz. Ben ki sokaklarındaki asi bebe. Artık kaybının arkasından bakar olmuş. Sokağında, ayazında gece'nin bir yarısında  tek başıma kabanı bile olmayan bir çocuk gibiyim şimdi. Ah be Ankara son bir dileğim var artık senin için. Umarım bensiz ömrün boyunca mutlu olursun. Mutsuzluğun seni kendinle yalnız bırakıyor artık. İyi bak kendine ayazın'dan da kaçtım sanma ha. Ayazın'la korkutma beni, hayallerimi yaksam ağustosu yaşatırım sana biliyorsun, bunu da sakın aklından çıkartma olur mu...

                                                                      BURAK UNCU
Aha buda şuan ki halim... "10:34 -Anne çok özlüyom ya valla"