Merhaba ismim Suat Karakoç. Karabük Üniversitesinde eğitim görmekteyim. Bu blog'da iç dünyamı boş zamanlarımda sizinle paylaşıcam.
30 Aralık 2015 Çarşamba
Bir Karahindiba Çiçeğinin hikayesi
Ey dostlar bu yazacaklarım karahindiba çiçeğinin hayatıdır, nasıl ufacık bir rüzgarla dağılmasıdır, parçalanmasıdır , kaybolmasıdır , yok olmasıdır aslında. Peki o biliyor muydu böyle olacağını diye sorsak ? Acaba hissediyor muydu bir rüzgarda dağılacağını ? Bana sorarsanız bilmiyordu. Oda kendisini tanımıyordu. Hani bir laf vardır yumruk atmayı bilmeyen kendisininkini balyoz sanırmış. Bence oda kendini karşısındaki kavak ağacı gibi güçlü hissediyordu. Yanındaki çimenlere baktıkça kendini uzun hissediyordu. O tozları yada tüyleri artık ne dersek onların onu terketticeğini rüzgar ile kaybolacaklarını bilmiyordu bence. Her o tüy parçası yeni birer karahindiba olunca bu döngü hep devam edecek ve çoğalacaklardır işte. Peki tek başına yalnız kalan o sap ne yapacaktı artık bunu hiç düşündünüz mü? Ben söyleyeyim size. Bir süre kendini avutmaya başlayacak, içinde oh be rahatladım zaten başımda ağırlıktı diyecek. Saatler geçecek hava kararacak, geceleri gündüzler , gündüzleri geceler takip edecek. Rüzgar sertleşecek. Düne kadar kendini avutan o sap yavaş yavaş yalnızlıkla kendini bitirecek. Şimdi Suat'a sorsak karahindiba çiçeğinin dibine bira döker namussuz. :) Ona ve diğerlerine kalsa her şey bira ile çözülüyordu sanki. Bira sadece kısa bir süreliğine unutturuyordu halbuki. Devamında ise unuttuğumuz için dahada çok kahrolmuyor muyduk. Yalnızlığımızla acımızla , sevgimizle dahada çok her defasında daha fazla günlerce, haftalarca bazen aylarca veya yıllarca ağlamadık, köşelerde diz çöküp yaratan'dan medet ummadık mı ?
Hayat hiç ummadığımız gibi akıp gidiyor be dostlar. Bugün bir kez daha anladım hiç bir şeyin bir garantisi yok şu hayatta. Hiç bir şeyin. En güvendiklerimiz bile bir gün sizi yanıltabiliyor. Bana sorsanız o karahindiba çiçeğinin sapı'da o tüylere güveniyordu. Ve bakın onlar en ufacık bir rüzgarda terk edip kendi yollarını çizdiler. Şimdi sorsanız o tüylere yalnız bıraktıkları saplarını , acaba haberleri var mı diye. Ben size söyleyeyim verecekleri cevabı. Hatırlamayacak bile çünkü onun güveni artık eski sapına değil, karşısındaki kavak ağacına.
BURAK UNCU
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(
Atom
)
Eğer izin verirsen bunu senin adını da koyarak paylaşabilir iyim. Lütfen
YanıtlaSilKarahindiba; dünyayı dolaşmak isteyen, özgürlük düşkünü çiçek. Böyle özellikte bir çiçeğin; kendisini bir yere sabitleyen, hapis eden ve bağlayan sapına değilde kendisini özgürlüğe uçuran, dünyayı gezdiren rüzgara aşık olması kaçınılmazdır. Burdaki eksiklik hindibada değil saptadır. Çünkü sap onu gerçekten sevmedi. Sap onu gerçekten sevseydi eğer hapsetmezdi onu en sevdiğinden; özgürlükten alıkoymazdı. Çünkü gerçek sevgi: sevdiğini hapsetmek değil özgür bırakmaktır. Sahte sevgiler; birbirlerinin özgürlüklerini yok eder, tutsaklık yaratırlar sonuçta mutsuz olurlar. Gerçek sevgiler ise birbirlerini özgürleştirmek için yardımcı olurlar. Daha demin balkonda otururken bana doğru gelen bir hindiba gördüm. Hemen kalkıp avuç içimde yakaladım. Karahindiba'yı çok seviyorum fakat ne yapalım o da özgürlüğü seviyo. Elimde serbest kalmak için savaş verince bende bıraktım gitti.. Gitti ama ona olan sevgim bitmedi. Bırakalım gitsinler hatta her gördüğümüzde üfleyelim dünyayı dolaşsınlar. Belki gittikleri yerlere bizden ve asıl sevmenin ne olduğundan bahsederler🌬️💮
YanıtlaSil